Okuma metni - "Avrupa'da Gotik, Rönesans ve Barok Mimarileri" ÖZETİ

Gotik Mimari

Gotik yapılar, Tanrı’ya ulaşmak için yapılmış ve en özgün ürünler dini mimaride verilmiştir. Bu dönemde insan eyleminin odağı dinsel yaşam olduğu için, en ileri mimari tasarım ve teknolojiye sahip olan yapılar kilise tarafından yaptırılmıştır. Avrupa mimarlığında önemli yer tutan ve genellikle yapımları yıllarca süren çok sayıda katedral (“kardinal makamı” anlamındaki “cathedra”dan gelir) inşa edilmiştir (Turani, 2000). Katedraller, Ortaçağ’ın tarihsel koşullarının, toplumsal psikolojisinin ve Tanrı odaklı yaşamının anıtsal ifadeleridir.Klasik mantıkla Hıristiyan inancının kaynaşmasına karşılık gelecek biçimde hiyerarşik bir düzenlenişidir (Roth, 2002).Görüldüğü gibi, dini bir düşünce mimaride somutlaşmaktadır. Bu somutlaştırmada en önemli araçlar da çatı ve cephe elemanları olmuştur.
Gotik mimari çatı ve cephe sistemleri açısından üç yenilik getirmiştir (Hasol, 2008): • Kaburgalı tonoz, • Dayanma ayakları (kontrforlar), • Dayanma kemerleri (payanda kemerleri). Gotik dönemde dünyevi yaşamın temel ilgisi, göksel yaşamı teminat altına almaktır. Đtalyan hümanistlerince “barbar” olarak değerlendirilen Gotik üslup, skolastik düşüncenin egemen olduğu bu ortamda, ama çağı biçimlendiren bazı adımlardan da büyük ölçüde yararlanarak gelişmiştir. Dolayısıyla, hem kentsel kibirin hem de içten dindarlığın ifadesi olarak ortaya çıkan büyük kent katedralleri, en araştırıcı mimari denemelerin yapıldığı yapılar olmuştur. Bu nedenle belediye sarayları ve özel konutların mimarisi de katedraller için geliştirilen formlardan türetilmiş ve sonuçta ortaya göğe doğru yükselen düşey çizgilere vurgu yapan organik bütünlüğe sahip kentsel bir mimari form çıkmıştır. Bu fomda da en büyük rolü, mevcut koşulların etkisi ile sivrilmiş ve süse boğulmuş olan çatı ve cephe elemanları üstlenmiştir.


Rönesans Mimarisi

Bu çağ, geçmişin ve insan saygınlığının, sanatçı kişiselliğinin de yeniden bulunduğu dönemdir. Böylece, Rönesans hümanizmi insanı Ortaçağ’ın boyunduruğundan kurtarmış, insanın saygınlığı düşüncesi bireyi dünyanın merkezi durumuna getirmiştir. Gotik’teki mantıklı olmayan dini düşünce yerini, Rönesans’ta mantıklı, matematiksel bir düşünceye bırakmıştır.Gotik’te derine ve yukarı doğru hareket olduğu halde, Rönesans’ta mekan hareketsiz ve yerinde duran bir etkidedir. Rönesans, Gotik’teki kaburga ve kaburgalı haç tonozu onların dinamik hareketleri dolayısıyla reddetmiş, daha statik etkili olan klasik tonoz ile kubbeyi ele almıştır. Tavanlarda kaset kullanımı ile bu etki arttırılmıştır. Çatı örtüsü şekli için, eski Roma’nın saray ve hamamları örnek alınmıştır. Gotik’in dayanma sisteminin strüktürel avantajı ile taşın ağırlığını hissettirmeyen anlayışının yerini, Rönesans mimarisinde Antikite’de olduğu gibi bir ağırlık ve güç etkisi almaktadır


Barok Mimari

Barok mimari, Rönesans’ın katı kurallarına bir tepki olarak (Karşı-Reform hareketi) Đtalya’da Roma’da ortaya çıkmış. Rönesans’a oranla yapıların hem planları hem de bezeme programı değişmiştir.Barok mimarlık abartılı hacim ve dekorları kullanarak görkem ve güç etkisi yaratmaya çalışmıştır. Barok dönemde, dünyevi gerçeklerin sınırsız sonsuzlukta olduğu inancıyla, hareket ve sonsuzluk esas alınmıştır. Organiklik ve doğacılık eğilimi dikkat çekmektedir.
Yapı cephelerinde Rönesans’ın objektif ve akılcı düzenleri terk edilmiş, sübjektivizm yani kişisel heyecanlara uygun keyfi hareketlilik egemen olmuştur. Rönesans’ın ve hatta Maniyerist dönemin düz ve statik çizgileri, Barok’ta cephelerde girinti ve çıkıntıya, dalgalanmalara dönüşmektedir. Mimarlık öğeleri, işlevleri düşünülmeden, sistemli olarak kırılıp bükülmektedir. Cephelerde, dinamik ve savrulan hareketler denenmekte, böylece mimari, hareketin sonsuzluğuna kendini kaptırmaktadır. Işıkgölge oyunları üzerinde durulmuştur. Barok mimarlık örneklerinde, eğri çizgi ve alanlar, değişen ışık altında, ışığa bağlı bir hareketin yaratılmasına olanak sağlamakta ve yapıya ritm katmaktadır.Sade cepheler heykelsi bir hal almakta, bezeme strüktürü tümüyle örtmektedir.Eğrisel çizgiler sadece cephelere değil, planlara da hakim olmaktadır. Özellikle kilise planlarında birbirlerini kesen oval ya da elipsler vasıtasıyla mekanlar kaynaşmaktadır. Barok, insanı şaşırtan geniş meydanlar ve ışınsal kent planlarını mimariye kazandırmıştır. Merdiven ve çeşme mimarisine de önem verilmiştir. Rönesans’ın akılcı yaklaşımı, yerini duygulara bırakmıştır. Barok, Rönesans’ın sağlam, açık ve keskin hatlı formlarının gevşemesi, biçimlerin bir kompozisyon içinde erimesi ve birbirleriyle kaynaşmasıdır. Rönesans’ın sakin figürü, Barok’ta hareketlenmekte ve sessizlik gürültüye dönüşmektedir. Barok sanatçı, kural ve prensipleri reddetmektedir. Bu sübjektif yaklaşım, mimariyi Rönesans’tan ve Antikite’nin titiz kurallarından tamamen uzaklaştırmakta, organik ve eğri hatlara yaklaştırmaktadır.








































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Walter Gropius ve Bauhaus Binası

Okuma metni - "Barok Mimarisi" ÖZETİ

Le Corbusier